Yazları durgun - durgun, nazlı-nazlı akan,
kışın hırçınlaşıp geçtiği yerleri yıkan,
hayıt çiçekleri, nar çiçekleriyle mis gibi kokan,
Göksu Nehrinle cennetten bir köşesin Silifkem.
Dağların papatyalar, nergizlerle süslenir Nisanda,
gün batımında ufukların rengi altın olur Tisanda,
koyların ne güzeldir Liman Kalesinde,Boğusağında,
eşin benzerin yok, cennetten bir köşesin Silifkem.
Esmer tenli delikanlıların var, gözleri çakır-çakır,
al yanaklı perçenli kızların desen-desen kilim dokur,
dimdik ayakta duran Kızkalen yıllara meydan okur,
gecenle gündüzünle cennetten bir köşesin Silifkem.
Sinenden Göksu Nehrin menderesler çize-çize akar,
yukarıda kelen ovaya tüm heybetiyle bakar,
Susanoğlunda güneşin bir başka türlü yakar,
yağmurunla güneşinle cennetten bir köşesin Silifkem.
Nakış-nakış kilimlerin, folklorun sana gurur,
Uzuncaburçta antik varlıkların görkemini korur,
heryerinde geçmiş uygarlıklardan anılar okunur,
görenleri mesteden cennetten bir köşesin Silifkem.
Gökbeleninde, yaylalarında, yaz mevsimi serinmi serin,
görenleri büyüler, dağların denizlerin, heryerin,
ne olursun silifke sokakları anılarımı geri verin,
gerçeğinle hayalinle cennetten bir köşesin Silifkem...
Dağlarınla, denizinle, ovanla özenmiş seni yaradan,
biran önce kavuşmak isterim sana Ankaradan.
yıllardır hasretim oralara, çekilin dağlar aradan,
hayallerimi süsleyen cennetten bir köşesin Silifkem...