Şiir Arama

Ahmet Tahsin - Anlıyorsun Değilmi

Seni düşünmeden bir,
Düşünebilsem Ocak'ı.
Netamelidir, soğuktur, beyazdır tenin gibi.
Ellerin saçaklarda buz salkımları.
Ayazın kırmızısı yanaklarında.
Hasretimse;
Çatır, çatır yüreğimde ocak ateşi.

Seni düşünmeden bir,
Düşünebilsem Şubat'ı.
Tanrıça İanna kırk beş gün daha say gelecektir dedi;
En pembe giysisiyle, seninkiyle benimki.
Dallarda davetsiz bir misafir gibi pişkin kar kümeleri,
Anımsatır, beyazlığı göğüslerini,
Soğuğu hasretimi.

Seni düşünmeden bir, düşünebilsem Mart'ı.
Yarısı ayrılık, yarısı sevda.
Ortaya kadar beyaz, sonrası pembe.

Seni düşünmeden bir, düşünebilsem Nisan'ı.
Yirmisine kadar ölüm, sonrası dirim.
Ellerin saçaklardan damlar saçlarıma.
Ilıklığın tenime değer mintanımın üstünden.
Bir arı gibi alırım kokunu her yerde,
Bir arı gibi balına aşına
Saçlarına bir papatya tak, bir yay eğrisi ver kaşına,
Taç yaprakların uçuşsun, düşsün fistanın üstünden,
Unuttuğun sevgi sözcüklerini de anımsa.
Ne mi olmalı sonra?
Artık kapıma gelmeli rüyalarına yattığım kadın,
Saçlarında rüzgar, dudaklarında bal,
Memesinde yetişkin bir erkek için sütler.

Seni düşünmeden bir,
Düşünebilsem Mayıs'ı.
Çilekler artık dudaklarındadır.
Gözlerinde üzümlerin karası, kiraza çalar meme uçların.
Ben hala yağmur altındayım ve sevdalara kök salmaktayım.
Kelebeklerle uçup, arılarla konuyorum çiçeklerine.
13
Meyveye duruyorum aşk için.
Tüm yağmurlar köküme düşmeli,
Ballı incirlere gebe dilin,
Bir şeftali gibi dişlemeliyim tenini,
Mürdüm erikleri gözlerinde,
Bir tutam buğday başağı ellerin.
Ortanca kokusu saçlarında,
Ihlamur ağacı bedenin, bin derdime deva.



Daha ne mi olmalı sonra;
Seni düşünmeden düşünebilmeliyim.
İlk yaz yağmurlarıyla gelmeli haziran.
Step otlarıyla birlikte sararmalıyım.
Bıldırcınlar yuvasında yavru beslemekte.
Milyarlarca yumurta bırakmalıyım, sazanla beraber.
Harmanına dönen yılkıda ki, sevdanın vahşi atını
Beraber sakinleştirmeliyiz, kah rahvan kah dört nal.
Alt alta, üst üste, kan ter içinde.

Temmuz, ah Temmuz.
Yare kavuşmanın yarattığı bedenimdeki yangın.
Çekirge sürüleriyle coşuyorum, uçuyorum kırlangıçlarla.
Milet'te ılık denizlere dalar gibi dalıyorum bedenine.
Ben terliyorum, sen siliyorsun.
Pamuğumun bir ucu dokumada,
Tütünümün bir ucunda keder.
Ayrılmak korkusu ağır nemli bir sıcak gibi çökmüş yüreğime,
Temmuz ah Temmuz, hasretliklere gebe.

Ağustos,
Çam ağaçlarında böcek türküleri.
Durulup rakı içiyorum, ne yaman özlemişim.
Ne yaman zanaatmış sevda,
Bir yudum rakıya vakit yok, ayrılık yakın.
İlk yağmurla mı olacak, ilk rüzgarla mı,
İlk karla mı başlayacak gidişin?
Eğeye kar yağmaz ama;
Benimde suyumu Ağustosta balta kesmez.
Bilirsin; aksilik buya, bakarsın Eylül başında yağar kar,
Dondurur çeşmelerini sevdanın.
14

Seni düşünmeden Eylül'ü düşünmek.
Peş peşe giriyoruz denize.
Gölgede uyuyoruz.
Zeytin kokuyor saçların, nefesin kekik.
Karadeniz ormanı gözlerin.
Ellerin serin bir rüzgar dinginlenmiş yüreğime.
Ayrılık yaraları kabuk bağlamış,
Sevdanın ateşi kendiliğinden yanıyor.
Dilek dağının atları yeni taylarla.
Bulaşmış ada çayları poyraza, kırk yıl yıkasan çıkmaz.
Hangi dağa kaçırsam seni gitmene yakın;
Selçuk'ta Meryem dağını ister misin?
Belki bir İsa daha kim bilir,
Çocuklar , ah çocuklar
Onlar yıkacak zulmü.




Ekim,
Güz yaprakları dallarda.
Aceleci göçmen kuşlar.
Hüzünlü türküler söylüyorsun.
Ve artık hiç konuşmuyorsun.
Daha uzun duruyor, ellerin ellerimde,
Daha uzun bir vakit dudakların ağzımda,
Dilinde güz balı tadı, çiçek gibi, çilek gibi, üzüm gibi,
Güzel bir şey olmalıydı, ayrılığın adı.
Beni korkutmuyor suskunluğun, alıştım yok zamanlarına.

Kasım.
Ayrılık.
Olsun.
Her baharda yine gel.
Ben dayanırım, beni tanırsın.
Anamdan toprak üstüne doğdum.
Köy enstitüsü kaderinde kaderim.
Aç, yalınayak koca kentlerde.
Hapislik, işkence kaç sefer,
Kaç sefer sevdayı öldürmek tehditleri.
Biliyorum baharda geleceksin,
Bana dayanmak yazılmış ezel.
Tez günde gel.
15
Aralık,
Seni düşünmeden bir düşünebilsem.
Dayanamam satılmalara,
Bileklerimde zincir kırılır,
Çözülür dilimin kilidi.
Bozulur sözlerde ki ayar.
Ağıra kaçar yumruklarımın ağırlığı,
Rakının okkası bozulur.
Yani;
Devrilir terazisi hayatın.
Ne kelepçe kalır, ne kol demiri.
Ölümü hazırlamak gibi bir şey.
Anlıyorsun değil mi ?


Yorum Yaz

Yorumunuz (*)

Resimdeki kodu giriniz

IP Adresiniz: 18.116.40.177

Yorum Yok

Bu söze ilk yorumu siz yazın.