Şiir Arama

Serhat Bağış - Ödsüz Leke

Çamurlu bir rüzgar,
kaşlarımın üstünü kirletip gitti.
Bu yüzden alnım açık diyemiyorum.
üzeri örtülü,
toprak gibi sessiz,
çün ki...

bir cesaretin kollarında kovuk açtığı
aşkların:
adını sayıklamak ile meşgul dilim.
susun ve
idare edin
bu bir öykü...

dilimin utandığını,
bir uzay boşluğuna çomak sokarak
bir gezegene daha
yer açtığında anlıyorum.
Bilirim ki,
huysuzlanınca bir dini kanatır sabrım.
Dağılırım,
soframı kaplayan zeytin yapraklarını
siirimin yırtıcı yanlarına sürerim,
bir an olsun yumuşatmak için.
çün ki;
Kafiyesi tutsun diye belki,
ellerimin yapamadığını yapması için.

ince.
Döşenmiş bir düşünce,
evet ayak altında bekletilince,
ve yahut kanatılınca elleri,
sonra kan atılınca beynimden:
gülünç olayların değişik seslerinden,
türermi bir piç.
Söylesene...

sahi,
kavisli bir kaldırımdan
geçerken,
kustun mu bu güne kadar...
Kırmızıya geçirilmiş bir tekmenin bıraktığı morluklar
başını döndürecek kadar
etkilemedi mi seni.

sahil,
ne kadar boğulmuştur ki,
dalgalar canlı seslerini durmadan tokatlar.
Bir bıçak kadar ağır,
yara,yasa,göç ve bir ipek yolu ticaretinin cebinde taşıdığı emanetler.

askeri bir günlük gibi,
gitmekle kurgulanmış.
Ya da
beyni yıkanmış cenabet bir halk gibi,
ağıtlarla yıpranmış bir göz çukurunun
Içi yosun tutmuş.

babalar,
daha şansız,
iç kanamayla meşgul sözleri,
karikatürize edilmiş bir van kedisinden soğutulmuş,
ağlatılınca küfürleri damlar suratımıza...
Anlarız...

ya,
ışte böyle;
kurşun seçiyorum çocukluk yıllarımda yaptığım gibi,
bir kadının dudaklarından fırlayan kurşun gibi sözlerden sadece bir kaçını üstüme alıyorum,
sonra,
sonrasını sormayın,
ayıp...
Kanlı bir kurşun üstüme gelirken,biraz
kafa dağıtıp gelen bir sarhoş gibi
elinde rakı şişesi.
Uykusunu arayan delik deşik öyküleri,
sıkıştırmış kulağına...

canlı bir kurşun,
Içi boş.
Kalbimden içeri girince,
aşık mı olmuş oluyorum...

gülüşüyor;
-sun...
her şiirin devamı varmış gibi.
Sığdıramadığım bir
zehrin,
kan dolaşımımı bıçakladığını görmezden gelerek,
uzun bir seyahati
beklenmedik bir cevapmış
gibi
yırtıp,fırlatıyorsun...

sır,
o kadar zırhsız,
ve o kadar bilinmedik bir arzu.
Iki kişinin bildiği,
ya da binlerce kişinin
boğazından sıkarak öldürdüğü bir şeydi.
Şey,
dilimin ucunda,
öyle bir şey ışte.
Susun,
parmakların çıtlatılmasından içimdekini duymuyorum.
Şey ışte,
anlayın....
Kısın radyonun sesini
ve beni dinleyin.
Söyleyeceklerim önemli,
dinleyecekleriniz Allahın sopası kadar sivri.

bir ışık,
dizlerimi kullanarak hala ayakta duruyor.
Dizlerimi oynatınca,
ışığı kırmış oluyorum.
Sonra,
tuhaf biri oluyorum,
bir kukla gibi,
rahat davranamıyor fikrim.
Sesim kapalıyken,
içini aydınlattığı için,
sesinin güzelliğini tutuşturduğu için ellerime...


Yorum Yaz

Yorumunuz (*)

Resimdeki kodu giriniz

IP Adresiniz: 18.118.148.168

Yorum Yok

Bu söze ilk yorumu siz yazın.